ISO 14000... Çevre Kalitesi Yönetimi...

ISO 14000 dizisinde ver alan standartlar, UYS'de olduğu üzere, "süreç"lere dayalıdır. Standartlar gelecekteki çevre yönetimi için bir "prototip" yaratmakta ve kamu tarafından geliştirilen kuralların uygulanmasına dayalı emret - denetle yaklaşımı verine firmaların gönüllü katılımlarını yönlendirmek ve özendirmek amaçını gütmektedir. Böylelikle, dayatıcılık yaklaşımı verine, çevre koruma amaçlı gönüllü önlemlerin firmaların, yani çevreyi kirleten kuruluşların, yönetim sistemlerine aktarılmasına çalışılmaktadır...

Endüstri ve çevre ilişkileri her zaman bir sorun kaynağı olarak algılanmıştır. Çevre kirliliklerinin önemli bir bölümünün endüstriden kaynaklanması bu iki kesimin mensupları arasında sürekli bir çatışmanın ve sürtüşmenin kaynağı olmuştur. Kuşkusuz bunda gerçek payı vardır. Çevresel değerleri "serbest mal", yani bedelsiz ve ücretsiz üretim girdisi, olarak kabul eden alışkanlıklar ve inanışlar üretim sonrası atıkların çevreve gelişigüzel bırakılmasında herhangi bir sakınca görmemişlerdir.

Öte yandan, günümüzde özel sektöre ilişkin olarak yönetim standartları giderek gelişmekte ve kapsadığı alanlar genişlemektedir. 1950 yıllarından bu yana uluslararası yönetim kuramında geniş bir ver bulan "toplam kalite yönetimi" (TKY) yaklaşımı Uluslararası Standartlar Örgütü (International Standards Organization - ISO) tarafından belirli bir standarda konu edilmiştir. Deming'in "müşteri tatmini" ve "en az hata" ilkelerine dayalı olan Uluslararası Yönetim Standardı (UYS, ISO 9001 ve 9002) özellikle gelişmiş ülkelerde giderek genişleven bir uygulama alanı kazanmaktadır. Örneğin, ABD'de her hafta yaklaşık 250 kadar firma bu standarda sahip olmak için başvuruda bulunmaktadır.

ISO 9001 ve 9002 bir süreç standardı olup özel sektör kuruluşlarında yönetim sürecini toplam kaliteyi artırarak geliştirmeyi amaçlamaktadır. Bu yoldaki bir başka gelişmeyi de yine Uluslararası Standartlar Örgütü tarafından geliştirilen ve ISO 14000 kod sayısı ile dizilendirilen, Uluslararası Çevre Yönetiml Standardı (UÇYS) oluşturmaktadır. UÇYS de, UYS gibi bir süreç ölçünüdür. UÇYS çevresel kalitenin korunması ve geliştirilmesi yönünde firmalar tarafından yerine getirilmesi gereken gönüllü çevre yönetimi sistemlerini belirlemekte ve ilgililere önermektedir.

UÇYS ile ilgili ilk girişim 1992 yılında Rio de Janeiro'da toplanan "Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı"nda yapılmıştır. Burada yapılan görüşmeler sonucunda ISO öncülüğünde, örnek nitelikli bir çevre yönetimi sürecinin oluşturulması amacıyla girişimde bulunulması kararlaştırılmıştır. ISO'nun eşgüdümünde gerçekleştirilen çalışmalara 50'den fazla ülke katkıda bulunmuştur.

Standard geliştirme çalışmaları çerçevesinde teknik çalışma gruplarınca hazırlanan belgeler ISO Genel Kurulu'na sunulmuş ve burada kabul edilen standartlar kesinleştirilmiştir. ISO 14000 dizisi son şeklini 1996 yaz aylarında yapılan toplantılarda almış ve kesinleştirilen standart ISO'ya üye ülkelere duyurulmuştur. Üye ülkeler, bu arada Türkiye, UÇYS'nı uygulama alanına koymak için çalışmalar başlatmışlardır. Türkiye'de TS - ISO 14000 kod sayısı ile yürürlüğe konulan dizi sürekli değişikliklere konu olmakla birlikte halen yürürlükte olan standartlar sisteml içindeki yerini almış bulunmaktadır.

ISO 14000 dizisinde yer alan standartlar, UYS'de olduğu üzere, "süreç"lere dayalıdır. Standartlar gelecekteki çevre yönetimi için bir "prototip" yaratmakta ve kamu tarafından geliştirilen kuralların uygulanmasına dayalı emret - denetle yaklaşımı yerine firmaların gönüllü katılımlarını yönlendirmek ve özendirmek amacını gütmektedir. Böylelikle, dayatıcılık yaklaşımı yerine, çevre koruma amaçlı gönüllü önlemlerin firmaların, yani çevreyi kirleten kuruluşların, yönetim sistemlerine aktarılmasına çalışılmaktadır. Bu bağlamda firmalara önerilen kesin bir yönetim ve planlama süreci yoktur. Firmalar kendilerine özgü koşullarını da dikkate alarak, yeni yaklaşımlar geliştirmeye özendirilmekte ve desteklenmektedir. Bu çerçevede ISO 14000 dizisi, ISO 9000 dizisinde olduğu üzere bir gönüllü çevresel standartlar ve kılavuzluk sistemi olmak durumundadır. ISO 14000 herhangi bir özel sektör kuruluşunda olması gereken bir çevre yönetimi sisteminin temel gereklerini ortaya koymaktadır.

Bu açıdan bakıldığında ISO 14000 UÇYS yaklaşımı hem kamu yönetimi ve hem de çevre yönetimi açısından önemli bir dönemeç taşı olmak özelliğini kazanmaktadır. ISO 14000 yaklaşımı kamu yönetimi açısından büyük bir yenilik içermektedir. Nitekim, bu bağlamda, çevresel kalitenin korunmasından ve geliştirilmesinden sorumlu olan merkezi ve yerel yönetim kuruluşları uyulması gereken kurallar ve standartlar geliştirmek ve bunlara uymayanlara yasal yaptırımlar uygulamak yerine çevre açısından sakıncalı etkiler yaratabilecek kuruluşlara sahip olmaları gereken çevre yönetimi konusunda yönlendirici yardımlarda bulunmakta ve bu gibi kuruluşların gönüllü olarak çalışmalara katılmaları özendirilmek istenmektedir. Böylelikle yalnız çevre yönetimi alanında değil aynı zamanda kamu yönetimi kuramında da çok önemli bir anlayış değişikliği olmaktadır.

ISO 14000 ulusal ve yerel çevre yönetimi açısından da büyük bir önem taşımaktadır. Bugüne kadar ekonomik açıdan kalkınma ve çevre koruma ikilemini birbirleri ile bağdaşmaz ya da birbirlerini dışlayan iki olgu gibi gören ve bu ikilem içinde yer alan unsurlardan hangisine kendilerini yakın görüyorlarsa ikinci endişeyi ihmal eden yaklaşım sahibi endüstri yöneticilerinin ve devlet adamlarının yerine ekonomik gelişme ile birlikte çevreyi de koruyabileceklerini savunan yeni yönetici tipleri ortaya çıkmaya başlamaktadır. Bu niteliği itibariyle ISO 14000 yaklaşımı hem yeni bir kuramsal yaklaşımı ortaya koyarak ve hem de firmaların çevre konusundaki uygulamalarını ölçünleştirerek çevre yönetiminde önemli bir açılımın gerçekleşmesine yardımcı olmaktadır.

ISO 14000 dizisinin gelişimine kaynaklık eden pek çok ulusal ve uluslararası unsur vardır. Ulusal ölçekte, ISO 14000 dizisinin geliştirilmesi konusunda ilk gelişmeler Fransa ve Hollanda'da yaşanmıştır. Bu ülkelerde 1990'lı yılların başında kabul edilen yasal düzenlemeler ile "çevre muhasebesi yaklaşımı" (environmental accounting) adı altında işletmelerin çevresel standartlara gönüllü katılımını desteklemek ve "çevre denetçiliği"ni geliştirmek yolunda ilk adımlar atılmıştır. Bu yasal gelişmeler çerçevesinde belirli bir büyüklük ölçüsünün üzerindeki işletmelerden öncelikle bir çevre politikası geliştirmeleri, bu politikayı halka duyurmaları ve ilgili kamu birimlerine (çevre müfettişleri - environmental inspectors) sunmaları ve onaylatmaları istenmeye başlanmıştır. Bu yasal yükümlülükler, doğal olarak, işletmeleri kendi içlerinde çevresel kurumsallaşmaya ya da bu alanda hizmeti sunan özel sektör kuruluşlarından hizmet satın almaya zorlamıştır.

Yine, aynı şekilde, ABD'de ve özellikle California'da ISO 14000'in ISO tarafından kesinleştirilmesinden çok önce çevre denetçiliği kurumu oldukça yaygın bir duruma gelmiştir. Geliştirilen yeni çevresel standartlara uyum sağlamak durumunda olan işletmeler ilgili özel sektör kuruluşlarından hizmet satın almak istemişler ve bu durum ortaya çıkan talep nedeniyle çevre denetçiliğinin gelişmesine önemli katkılarda bulunmuştur.

Öncelikle California'da başlayan bu eğilim giderek ABD'nin öteki eyaletlerinde ile yansıma bulmuş; çevre denetçileri kendi aralarında örgütlenerek meslek kuruluşları oluşturmuşlar ve çevrenin geliştirilmesi konusunda daha etkili bir rol oynamaya başlamışlardır.

Bu gelişmeler, ABD'nin federal çevre örgütü olan Çevre Koruma Ajansı'nda (EPA) çeşitli yansımalar bulmaya başlamıştır. Henüz tam anlamıyla konunun içine girmiş olmamakla birlikte EPA içinde çevre denetçiliği yaklaşımının gelecekte daha çok genişlik kazanacağını gösteren belirtiler ortaya çıkmaya başlamıştır. Ancak, ABD'nin Ulusal Standartlar Enstitüsü (ANSI, American National Standards Institute.) IS0 14000 dizisinin geliştirilmesinde çok önemli bir rol sahibi olmuş ve bu rol EPA tarafından da desteklenmiştir.

Bununla birlikte EPA tarafından geliştirilmekte olan "Sağduyu Girişimi" (Common Sense Initiative) ve Birleşik Devletler Başkanı'nın "XL" (Excellence) Projesi ve "Çevresel Liderlik Programı" (Environmental Leadership Program) gibi yeni çalışma yöntemleri işletmelerinin gönüllü katılımını destekleyen çalışma biçimleri olarak ortaya çıkmaktadır.

Öteki uluslararası gelişmelerin başında ise Avrupa Birliği tarafından geliştirilen ve yürürlüğe konulan "Çevresel Yönetim ve Denetçilik Yönetmeliği" (EMAR, Eco-Management and Audit Regulation) gelmektedir. ISO 14000 dizisi ve EMAR hemen hemen aynı konuları kapsamakta ve benzer yaklaşımlar içermektedir. İki belge arasında daha iyi uyum sağlanabilmesi ile ilgili çalışmalara Avrupa Birliği'nde devam edilmektedir.

1992 Rio Konferansı'nda üzerinde görüş birliğine varıldığı üzere, ISO Teknik Yönetim Komisyonu 1993 Ocak ayında, çevresel yönetim araçları ve sistemleri için yeni standartlar geliştirmek üzere teknik komiteler kurulmasına karar vermiştir. Verilen kararda yeni standartların yalnızca yönetsel araç ve sistemleri kapsaması ve buna karşılık emisyon ve deşarj düzeyi ile ilgili herhangi bir kısıtlamayı içermemesi öngörülmüştür.

Yapılan çalışmalar sonucunda aşağıda belirtilen alanlarda standartlaştırma çalışmaları yapılmasına karar verilmiştir : (a)çevre yönetim sistemleri, (b) özellikler ve kullanım kılavuzu, (c) Çevre yönetim ilkeleri kılavuzu (sistemler ve destekleyici sistemler), (d) çevre denetim kılavuzu, (e) çevre ile ilgili denetimin genel ilkeleri, (f) denetim yöntemi (çevre yönetim sistemlerinin denetimi), (g) çevre denetçilerinin sahip olmaları gereken özellikler, (h) çevresel etiketleme, (i) çevresel etiketlemenin temel ilkeleri (j) çevreyle ilgili iddiaların özbeyanı (terimler ve tanımlar), (k) çevresel başarımın (performance) değerlendirilmesi, (l) yaşam döngüsü değerlendirmesi (genel ilkeler ve uygulamalar), (m) ürünlerin çevresel yönlerinin ürün standartlarına dahil edilmesi ile ilgili kılavuz ve (n) ölçün yazarları için çevresel kılavuz.

ISO 14000 dizisi içinde yer alan standartlar bu belgeye sahip olmak isteyen işletmeler için herhangi bir çevresel başarım düzeyinin elde edilmiş olmasını zorunlu kılmamaktadır.

ISO 14000 ölçününe sahip olabilmek için işletmelerin aşağıdaki koşulları yerine getirmeleri gerekmektedir : (a) ÇYS'nin tümünü uygulamayı kabul etmek, (b) yürürlükteki yasal düzenlemelere işletme tarafından uyumun sağlanabilmesinin güvence altına alan etkili bir çevre yönetimi sistemine sahip olmak ve (c) işletmenin yeni ürün planlaması ve üretim etkinlikleri ile ilgili olarak çevrenin korunması ve kirlenmelerin önlenmesi için kendi sistemlerini sürekli olarak geliştirmeye uygun yönetim sistemlerine sahip olmak.

ISO 14000 sisteminin elde etmeyi hedeflediği temel yararları ülke içi ya da uluslararası ticaretin geliştirilmesi, çevresel değerlerin daha iyi korunması ve geliştirilmesi ve sürdürülebilir kalkınmaya katkı gibi üç ana konu üzerinde toplayabilmek olanaklı görülmektedir : (1) Ticaretin geliştirilmesi : Her ülkenin kendi öz koşulları açısından geliştirdiği ulusal ya da bölgesel çevre standartları, bir anlamda, bürokratik nitelikli bazı ticaret engellerinin ortaya konması ile sonuçlanmaktadır. Ülkelerin çevre yönetimi konusunda ortak bir ölçün sistemine sahip olmaları hem ülkelerarası uygulama birliğini sağlayacak ve hem de ülkelerin ticaret yaptıkları ülkelerde ne gibi çevresel standartların yürürlükte olabileceğini önceden bilebilmelerine yardımcı olacaktır. (2) Çevresel değerlerin korunması : Standartların temel işlevlerinden biri de firmaların yürürlükteki hukuksal yükümlülükleri yerine getirmeye kararlı ve bu yükümlülüklere bağlı olduklarını kanıtlamak yolunda bir olanak yaratmasıdır. Böylelikle işletmeler çevre koruma konusunda sürekli olarak kurumsal bir özen ve dikkate sahip olduklarını sergileyebilmek olanağına kavuşmaktadırlar. (3) Sürdürülebilir kalkınma : Yönetim standartları, özellikle gelişmekte olan ülkeler için gelişmiş ülkelerdekine benzer koruma endişelerine sahip olduklarını gösteren çalışmalara başladıklarını gösteren önemli bir dönemeç taşı olabilecektir. Böylelikle, gelişmekte olan ülkeler daha az kaynak harcayarak gelişmiş ülkelerin çevresel deneyimlerinden yararlanabilecek ve bu yolda bilgi ve teknoloji aktarımına konu olabileceklerdir. Bu bağlamda, Dünya Bankası gibi uluslararası örgütler ISO 14000 dizisinin uygulanma düzeyini kredi verilen ülkelerin çevresel değerleri koruma konusundaki kararlılıklarının ve içtenliklerinin göstergesi olarak görmeye başlamışlardır.

ISO 14000 dizisinden beklenebilecek öteki yararlar aşağıda belirtilmiştir : (a) Ulusal kural ve yöntemlerin uyumlaştırılmasına katkıda bulunmak, (b) Ticari engelleri ve buna ilişkin karmaşaları en az düzeye indirgemek, (c) Ülkelararası uygulamalarda kesinliği ve tutarlılığı geliştirmek, (d) Çevresel başarımın gelişmesine ve ilerlemesine yol açmak, (e) Yürürlükteki mevzuata etkili bir uyumun sağlanmasına katkıda bulunmak, (f) Mevcut mevzuata uyumu sağlamanın ötesinde bir başarım düzeyine geçebilmek için uygun bir kurumsal çerçeve yaratmak, (g) İşletmelere çevresel değerlerin koruması ilkesine bağlı olduklarını sergilemeleri konusunda yardımcı olmak, (h) İşletmelerin kamuoyu önündeki imajlarını iyileştirmeleri konusunda yardımcı olmak, (i) Başarım ile ilgili bildirgelere güvenilirlik kazandırmak, (j) Çevre yönetimi konusunda Dünya ölçeğinde bir odak noktası oluşturmak, (k) İşletme içi kültürü çevresel sorunlar konusunda daha duyarlı kılmak ve (l) Çevrenin iyileştirilmesi alanında gönüllü işbirliği standartları yaklaşımını geliştirmek.

ISO 14000 Uluslararası Çevre Yönetimi Standartları dizisi biri kamu yönetimi kuramının gelişmesi ve diğeri de çevre yönetimi ve planlaması kuramı açısından olmak üzere iki temel bilim dalında yarattığı etkiler bakımından önem taşımaktadır.

Kamu yönetimi bilimi açısından ISO 14000 dizisi uygulamada giderek daha fazla kendini göstermeye başlayan kamu hizmetleri için ölçünler geliştirme yaklaşımının bir örneği olarak ortaya çıkmaktadır. TKY yaklaşımının etkisi ile gelişme eğilimi içine giren ve kamusal toplam kalite yönetimi yaklaşımı olarak isimlendirilebilecek olan bu yaklaşım kamu yönetiminde verimlilik, etkililik ve saydamlığın sağlanması ve böylelikle de kamu yönetiminde istenilen iyileşmenin gerçekleştirilmesi yolunda önemli bir gizli umut olarak ortaya çıkmaktadır. Bu tür yaklaşımların gelişmesi ve uygulamada yaygınlık kazanması oranında kamu yönetimi güçlenecek ve toplumun kamu yönetiminden beklediği tatmin gereksinimi giderilmiş olacaktır.

Çevre yönetimi ve planlaması açısından ISO 14000 yaklaşımının getirdiği olumlu katkılar kamu yönetiminden de ileride görülmektedir. Bir kere çevre yönetimi açısından gönüllülük yaklaşımına dayalı yeni bir yönetsel yaklaşım ortaya konmaktadır. Bu yaklaşımın, emret - denetle yaklaşımının yerini alacak bir yaklaşım olarak ortaya çıkmış olmamakla birlikte, ona göre bazı farklılıklar ve üstünlükler taşıdığı açıklıkla görülmektedir. İkincisi, uluslararası çevre yönetimi uygulamalarında ortaklığı sağlaması açısından da ISO 14000'in önemli katkılar getireceği anlaşılmaktadır. Üçüncüsü, ISO 14000 yaklaşımı çevre yönetimi ve planlaması açısından mevcut kuramsal bilgileri bütünleştirmesi ve yeni bilimsel açılımlar önermesi bakımından da büyük bir önem taşımaktadır.

Bu temel iyileşmelerin sonucu olarak yerel, ulusal, uluslararası ve endüstriyel çevre kalitesinde önemli gelişmeler yaşanacaktır. Çevresel kirlilikler kirletici işletmelerin gönüllü katılımı ile daha başlangıç aşamasında iken denetim altına alınabilecek ve giderilebilecektir. Böylelikle de çevresel kalitenin korunması ve geliştirilmesine yönelik proje etkinlikleri daha ekonomik ve düşük bir maliyetle gerçekleştirilebilecektir.

Ancak, ülkemiz açısından önemle ve özenle belirtilmelidir ki ISO 14000 yaklaşımının gelişmesi yolunda engeller vardır. Bu engellerin birincisi ve daha fazla önemli olanı çevre denetimi yapabilecek kurumların yeterince gelişmemiş olmasıdır. İkinci engel de "akreditasyon" sisteminin, yani firmalara yeterlik belgesi verecek olan sistemin henüz ülkemizde kurulmamış olmasıdır.

Çevresel yönetim ve planlama açısından olduğu kadar kamu yönetimi açısından da önem taşıyan bu konunun ülkemizde beklenen yararları sağlayabilmesinin öncelikle biraz önce sayılan temel eksikliklerin giderilmesine bağlı olduğu unutulmamalıdır.

Kaynak : Çevre ve İnsan, T.C. Çevre Bakanlığı Yayın Organı, Sayı 38