Çevre Mühendisliği Açısından Bor

 

Projeyi Yapan: Seda Madanoğlu

Proje Yürütücüsü: Prof Dr. Sol Çelebi

 

ÖZET: Bor ve bor bileşiklerinin enerji kaynaği olarak kullanılması günümüzde özellikle ülkemiz açısından önemli bir gündem maddesi oluşturmaktadır. Bu çalışmada bor ve bor bileşiklerinin tarihçesi, nitelikleri, yanma özellikleri, bunların enerji eldesinde kullanılması tartısılmıştır. Ayrıca çevre kirlenmesi açısından bor ve bor bileşiklerinin önemi, kaynakları, arıtma seçenekleri konularında literatür bilgileri derlenmiştir.


 

Tarım, Madencilik/ Enerji ve Ticaret/ Endüstri Faaliyetlerinin Çevresel Etki Değerlendirmesi ve Öneriler

 

Projeyi Yapan: S.Seda Özdemir

Proje Yürütücüsü: Prof.Dr.Orhan Uslu

 

ÖZET: Tek başına bir aktiviteyi ya da grup olarak birçok aktiviteyi içeren projelerin, çevreye olan etkilerinin saptanabilmesi ve profesyonel bir değerlendirme yapılabilmesi için detaylı bir araştırma gereklidir. Örneğin, tek bir aktivitenin çevreye olan etkisi ve bir organize sanayi bölgesinin etkileri ayrı ayrı düşünülmelidir.

 

Bu tez kapsamında, tarım, madencilik/ enerji, ticaret/endüstri gibi ana başlıklar altında toplanan faaliyetlerin potansiyel etkileri ve bilinen korunma önlemleri üzerinde durulmuştur. Örneğin; tarım ana başlığı altında, bitki yetiştirme, bitki koruma, ormancılık, hayvancılık, veterinerlik servisleri, balıkçılık ve balık yetiştiriciliği, sulama, ziraat mühendisliği gibi faaliyetler bulunmaktadır.

 

Yürütülen bu tezde toplam otuz üç faaliyetin kapsamı ve çevresel etkileri incelenmiştir. Kapsamı belirtilen faaliyetlerin aynı zaman da diğer faaliyetlerle etkileşimleri de belirtilmiştir.


 

Tekstil Endüstrisi Atıksularında Renk Giderimi

 

Projeyi Yapan: Ertan Certel ve Hülya Erkonak

Proje Yürütücüsü: Prof.Dr. Hikmet Toprak

 

ÖZET: Bu çalışmada; tekstil endüstrisindeki  prosesler, kullanılan kimyasallar, atık yönetimi; oluşan atık suyun kaynakları, karekterizasyonu, genel anlamda arıtım yöntemleri spesifik olarak da  renk giderim metotları açıklanmıştır.

 

Her endüstride olduğu gibi tekstil endüstrisinde de suyun kullanılması kaçınılmaz bir sonuçtur. Üretim sırasında birçok aşamada suyun kullanılması atık suyun debisini belirleyen bir faktör olmasının yanında; kullanılan suyun kalitesi terbiye işlemlerinde ve kullanılan kimyasal madde miktarında da önem taşımaktadır.

 

Tekstil endüstrisinde haşıl sökme, kasar, boyama, basma, yıkama gibi yapılan işlemler, oluşan atık suyun nitelik ve niceliğini oluşturan aşamalardır. Bu işlemlerde kimyasallar ve yardımcı maddeler kullanıldığı için oluşan atık suda organik kirlilikler ve renk gibi sorunlar oluşmaktadır. Bu yüzden proseste oluşan atık suyun kaynaklarının ve karekterizasyonunun belirlenmesi gerekir.

 

Tekstil endüstrisi üretim işlemleri sonucu oluşan atık suyun; alıcı ortama  deşarjı öncesi istenilen kriterlere uygunluğunun sağlanması için arıtıma tabi tutulması gerekmektedir.Bu yüzden atık suyun özellikleri ve miktarı arıtma sistemi seçiminde önem arz eder. Bu çalışmada değişik elyaf türlerine göre kullanılan arıtım yöntemleri ele alınmıştır.

 

Arıtımın önemli olduğu kadar tesiste oluşan diğer atıklarda önemlidir. Oluşan atıkların geri kazanımı, tesis içinde veya dışında geri devri ve oluşan atık miktarını azaltma gibi işlemler günümüzde büyük ekonomik değeri olan süreçlerdir. Bu yüzden atık kontrolü ve atık azaltım çalışmaları yapılmalıdır.

 

Tekstil endüstrisinde boyarmadde kullanılması kaçınılmazdır.Öncelikle kullanılan boyarmaddenin hangi elyaf türüne uygun olduğu bilinmelidir. Bunun sonucu atık suda renk problemi oluşmaktadır. Bu çalışmada son olarak renk giderim yöntemleri yapılmış bazı çalışmalarla desteklenerek anlatılmıştır.


 

Pakmaya Atıksularda İleri Oksidasyon Prosesleri ile Renk Giderimi

 

Projeyi Yapan: Mehtap Akkaya ve Sezin Öncü

Proje Yürütücüsü: Prof. Dr. Füsun Şengül

 

ÖZET: Bu çalışmada Pakmaya Endüstrisi Atıksu Arıtma Tesisi biyolojik arıtma çıkış suyunun ileri oksidasyon prosesleri (UV/H2O2 ve UV/H2O2/Fe 2+) ile arıtımı incelenmiştir. Oksidasyon proseslerinde yapılan bazı reaksiyon koşulu değişikliklerinin (farklı kimyasal madde kullanımı ve konsantrasyonu, pH ve zaman) renk giderimine olan etkileri araştırılmıştır.  Deneyler, Box-Wilson istatiksel metodu baz alınarak tasarlanmış ve Box Wilsona göre tasarlanan 18 deneye göre renk ve TOC giderim verimleri incelenmiştir. 

 

UV/H2O2 yönteminde pH, zaman ve H2O2 derişimleri önemli parametreler olarak seçilmiştir.  Box-Wilson istatistiksel deney tasarım yöntemi kullanılarak deneysel noktalar belirlenmiştir.  Bağımsız değişkenler için  çalışma aralığı; pH=3-11(X1), zaman=10-150dk (X2), H2O2 derişimi= 5-100mM (X3) olarak belirlenmiştir.

 

UV/Fe+2/H2O2  yönteminde zaman , H2O2 derişimleri ve   Fe+2  derişimi başlıca parametreler olarak seçilmiştir.  Box-Wilson istatistiksel deney tasarım yöntemi kullanılarak deneysel noktalar belirlenmiştir.  Bağımsız değişkenler için  çalışma aralığı; zaman=10-150dk (X1), H2O2 derişimi= 5-100mM (X2), Fe+2 derişimi=1-25mM(X3), olarak belirlenmiştir.

 

Sistem her deney noktasında sürekli olarak işletilmiş ABS ve TOC yüzdesel verim değerleri baz alınarak renk giderim verim denklemi V = b0 + b1* x1 + b2* x2 + b3* x3 + b12* x1* x2 + b13* x1* x3 + b23* x2* x3 + b11* x12 + b22*x22 + b33* x32     oluşturulmuştur. STATISTICA 5. 0 bilgisayar programında regresyon analizi yapılarak verim eşitliğindeki katsayılar hesaplanmıştır.  Deneysel sonuçlarda; Foto-Fenton prosesinde, ABS giderim verimleri arasındaki korelasyon katsayısı r2= % 98,5, UV/H2O2 prosesinde, ABS giderim verimleri arasındaki korelasyon katsayısı r2= % 98, Foto-Fenton prosesinde,  TOC giderim verimleri arasındaki korelasyon katsayısı r2= % 82,2,  UV/H2O2 prosesinde, TOC giderim verimleri arasındaki korelasyon katsayısı r2= % 85,6 olarak bulunmuştur. 

 

Bulunan bu denklemler incelenip, sonuçların grafiklere aktarılması ile maya endüstirisi biyolojik arıtma çıkışı atıksularında renk ve TOC gideriminde UV/H2O2/Fe+2 deneyinin UV/H2O2 deneyine göre daha verimli olduğu saptanmıştır. Ancak TOC gideriminde sadece %10’luk giderme verimi artışı gözlenmiştir.  Ayrıca, maksimum ve minimum pH değerlerinde maya atıksularının arıtımında renk ve TOC gideriminde daha yüksek verimler elde edilmiştir.


 

Aktif Çamur Ünitelerinde 2,4 Diklorofenol (Dcp) İçeren Toksik Atıksuların Biyolojik Arıtımı

 

Projeyi Yapan: Zekiye Dokuzoğlu ve Serap Kartal

Proje Yürütücüsü: Prof. Dr. Fikret Kargı

 

ÖZET: Klorlu aromatik bileşikler çok sayıda kimya sanayii atıksularında mevcut ve giderilmesi zor bileşiklerdir. Bu çalışmada 2,4 diklorofenol (DCP) içeren sentetik atıksuyun laboratuar ölçeğinde bir aktif çamur ünitesinde arıtımı incelenmiş ve değişik işletme parametrelerinin sistem sistem performansı üzerine etkileri araştırılmıştır. Giriş suyu DCP derişimi 50- 200 mg/L ve çamur yaşı 5-30 gün arasında değiştirilerek atıksudan KOI, DCP ve toksisite giderimleri üzerine adı geçen parametrelerin etkileri araştırılmıştır. Atıksu toksisitesi resazurin yöntemi ile belirlenmiştir. Artan giriş suyu DCP derişimleri atıksudan KOI, DCP ve toksisite giderimlerini olumsuz etkilemiş ve çıkış suyunda KOI, DCP ve toksisitenin artmasına yol açmıştır. Özellikle griş suyu DCP derişiminin 150 mg/L den büyük olduğu durumlarda sistem performansında önemli düşmeler görülmüştür. Sabit giriş suyu DCP derişiminde çamur yaşının artması atıksudan KOI, DCP ve toksisite giderimini artırmış ve çıkış suyu KOI, DCP ve toksisite değerlerini düşürmüştür. Aktif çamur ünitesinde giriş suyu DCP derişimlerinin 150 mg/L den düşük ve çamur yaşının 25 günden büyük olduğu durumlarda %90 üzerinde KOI, DCP ve toksisite giderimi sağlanmıştır.


 

Anaerobik Hareketli Yatak Reaktör ve Anaerobik Perdeli Reaktör’de 4-Nitrofenol Giderimi

 

Projeyi Yapan: Esra Özmüş

Proje Yürütücüsü: Prof. Dr. Delia Sponza

 

ÖZET: Bu çalışmada; anaerobik hareketli yatak reaktör (AHYR)’de ve anaerobik perdeli raektör (APR)’de 4-nitrofenolün (4-NF) anerobik olarak arıtılabilirliği araştırılmıştır.Test materyallerinden biri olarak kullanılan anaerobik hareketli yatak reaktör (AHYR); üç bölmeli olup etkili hacmi 13.5 litredir. Anaerobik hareketli yatak reaktörde ilk olarak debi Q=1.3 L/gün, bu verilere göre de hidrolik bekleme süresi HRT=V / Q‘ dan 10.38 gün, aynı reaktörde debi Q=2.6’ ya çıkartılarak HRT= V / Q’ dan 5.19 gün olarak hesaplanmıştır. Ancak her iki durumda da 4-nitrofenol (4-NF) konsantrasyonu sabit olup 40 mg/L’dir. Diğer test materyali olarak kullanılan anaerobik perdeli reaktör (APR) dört bölmeli olup araştırmalarımız süresince sadece üç bölmesi kullanılmıştır.Bu durumda etkili hacim 36 litredir.Debi Q=3.5 L / gün ve hidrolik bekleme süresi de HRT=10.38 gün olarak hesaplanmıştır. Anaerobik reaktörlerin ardından ikincil bir arıtma olarak tam karışımlı bir aerobik reaktör de mevcuttur. Aerobik reaktörün etkili hacmi 9 litre, debi Q= 2.6 L, bu verilere göre de hidrolik bekleme süresi HRT= gün olarak hesaplanmıştır. Her iki anaerobik reaktör, Pakmaya Maya Endüstrisi’nin metanojenik reaktöründen alınan granüler çamur ile aşılandıktan sonra start-up süresince 4-nitrofenol içermeyen sadece 3000 mg/L glukoz KOİ’si, sodyum thioglikolat, NaHCO3 ve Vanderbilt mineral tuzları içeren sentetik atıksu ile sürekli düzende çalıştırılarak beslenmiştir. Sürekli beslemeli anaerobik hareketli yatak reaktörde kullanılacak 4-nitrofenol dozunu belirlemek için serum şişelerinde kesikli olarak toksisite deneyi yapılarak 4-nitrofenolün IC50 değeri (anaerobik mikroorganizmaların % 50’ sini öldüren 4-NF konsantrasyonu) 26.50 mg/L olarak bulunmuştur.

 

Bu çalışmada askıda katı madde (AKM) ölçümleri çamur örneklerinin membran filtrasyonu ile Standart Metodlara göre yapılmıştır.KOİ ölçümleri ise kapalı reflux kolorimetrik yöntemi ile yapılmıştır.Gaz üretimleri sıvı yer değiştirme yöntemi ile ölçülmüştür.Metan gazı oluşan gazın %3’lük NaOH içeren sıvıdan geçirilmesi ile günde yarım saat ya da bir saat süre ile izlenerek hesaplanmıştır.4-nitrofenol ölçümü ise atıksu örneklerinin >5000 rpm’de 10 dakika süre ile santrifüjlendikten sonra 1M Tris-HCl (pH=9) ile dört kat seyreltilip UV-VİS Spektrofotometrede 400 nm dalga boyunda absorbans ölçümü ile izlenmiştir.Anaerobik şartlar altında 4-nitrofenolün parçalanma ürünü olan p-aminofenol ölçümü ise p-dimetilamino benzaldehit yöntemi ile atıksu örneklerinin >5000 rpm’de 10 dakika süre ile santrifüjlendikten sonra UV-VİS Spektrofotometrede 440 nm dalga boyunda absorbans ölçümü ile yapılmıştır.

 

Sürekli sistemde,başlangıçta minimum 10 mg/L 4-NF konsantrasyonu ile başlanmış ve zamanla 4-NF konsantrasyonu 700 mg/L’ye kadar arttırılmıştır. Q=1.3 L/gün debi yüklemesinde KOI giderim verimi %93 ve 4-NF giderim verimi %94’tür. Q=2.6 L/gün debi yükleemedinde ise KOI giderim verimi %    ve 4-NF giderim verimi %  ‘tür.Bu organik yüklemelerinde günlük metan yüzdesi ise %35 ile %59 olarak bulunmuştur.Anaerobik reaktörlerin ilk bölmesinde asidojenik,sonraki bölmelerinde metanojenik safha gerçekleştiği için toplam uçucu yağ asit miktarı giriş ve çıkışta 0 mg/L,reaktörlerin 1.kompartmanlarında ise maksimum TUYA derişimine ulaşılmıştır..


 

Zeytinyağında Organik Üretim Yöntemleri ve Sertifikasyon

 

Projeyi Yapan: Pınar Saral

Proje Yürütücüsü: Prof. Dr. Aysen Müezzinoğlu

 

ÖZET: Bir Akdeniz bitkisi olan zeytin 7000-8000 yıldır insanoğlunun yağından faydalandığı bir bitkidir. Dünya üretiminin ¾ ünün AB ülkelerinde gerçekleştirildiği zeytinyağı üretiminde ülkemiz ilk 7 ülke arasında yer almaktadır. Dünyada sağlık bilincinin ve çevre duyarlılığının artması ile gelişim göstermiş olan organik üretim akımına dahil olan zeytinyağı ülkemiz ihracatında önemli bir yere sahiptir.

 

Organik üretim, kimyasal gübreleri , hastalık ve zararlılarla mücadele ilaçlarını yasaklayan , bunların yerine ürün rotasyonu, doğal toprak iyileştiricileri ve kültürel işlemleri öneren sürdürülebilir bir tarım anlayışı olan organik tarım ile başlamaktadır

 

Doğal yapısı ve yetişme koşulları itibarıyla organik tarıma çok yatkın olan zeytin bitkisinin organik olarak yetiştirilmesi ve işlenmesi kontrollü ve bilinçli bir süreç gerektirir. Organik zeytincilik ülkemizde 1995 yılında yürürlüğe girmiş olan “Bitkisel ve Hayvansal Ürünlerin Organik Metodlarla Üretilmesine İlişkin Yönetmelik” uyarınca gerçekleştirilmektedir.

 

Ülkemizde, organik ürünün güvenilirliğini sağlamak amacıyla gerçekleştirilen ekolojik etiketleme yabancı sertifikasyon kuruluşlarının Türkiye temsilcilikleri tarafından yürütülmektedir.

 

Bu çalışmada Türkiye’de organik zeytinyağı yetiştirme olanakları irdelenmiş,sertifikasyon süreci ve prosedürleri incelenmiştir. Zeytinyağı atıkları olan pirina ve karasunun arıtım ve yeniden değerlendirilmesi atık azaltımı prensipleri göz önüne alınarak değerlendirilmiştir.


 

Magnetitin AKM, Bulanıklık ve KOİ Gideriminde Kullanımı

 

Projeyi Yapan: Derya Albayraklı

Proje Yürütücüsü: Prof Dr. Sol Çelebi

 

ÖZET: Bu çalışmada, Çiğli Atıksu Arıtma Tesisinin çeşitli ünitelerinden alınan atıksu örnekleri kullanılmış ve magnetit yardımı ile bu sularda AKM, bulanıklık ve KOİ giderme çalışmaları yapılmıştır.


 

Yeniköy (Örnekköy) Köyü Kanalizasyon Sistemi ve Atıksu Arıtma Tesisi Tasarımı

 

Projeyi Yapan: Melik Kara ve Mustafa Çayır

Proje Yürütücüsü: Prof. Dr. Ayşe Filibeli

 

ÖZET: Hazırlanan çalışmada Yeniköy  (Örnekköy) beldesi için halihazır durumda mevcut olmayan alt yapı sistemi için bir örnek tasarım verilmektedir. Çalışma kapsamında, beldedeki atıksuların toplanması amacıyla bir kanalizasyon sistemi tasarımı ve toplanan atıksuların arıtılması amacıyla bir arıtma tesisi tasarımı yapılmıştır. Arıtma tesisinde arıtılan atıksuların belde yakınından geçen Moskof Çayına deşarj edilmesi düşünüldüğünden, arıtma tesisi sistem seçiminde deşarj kriterleri dikkate alınmıştır.

 

Çalışmada ilk olarak İller Bankası Yöntemi ile 30 yıllık nüfus projeksiyonu ve 5 yıllık inşaat süresi dikkate alınarak kanalizasyon sistemi tasarımı yapılmış; arıtma tesisi tasarımı için ise  35 yıllık projeksiyona göre tasarım nüfusu dikkate alınarak atıksu debisi hesaplanmıştır.

 

Toplanan atıksu; evsel nitelikli bir atıksu olup kırsal yerleşim birimleri için yaygın olarak kullanılan oksidasyon hendeği sistemi ile arıtılması öngörülmüştür. Tasarlanan atıksu arıtma tesisi; ızgara, kum tutucu, oksidasyon havuzu ve son çökeltim havuzundan oluşmaktadır. Çıkış suyu Moskof Çayına deşarj edilecektir. Arıtma tesisinde oluşan çamurların ise çamur kurutma yataklarına serilerek kurutulması öngörülmüştür.


 

İzmir Şehrinde Endüstriyel Kaynaklı Koku Sorunu

 

Projeyi Yapan: Özgün Andiç

Proje Yürütücüsü: Prof. Dr. Aysen Müezzinoğlu

Proje Yürütücüsü Yardımcısı: Faruk Dinçer

 

ÖZET: Kentlerin kötü kokusu evsel kanalizasyon, çöp toplama vb. altyapı sorunlarına ve/veya endüstrilerden gelen katkılara bağlı olabilmektedir. İzmir’de kentsel kanalizasyon şebekesinin tamamlanmasından ve buna bağlı koku sorununun ortadan kalkmasından sonra, kentsel alanlardaki çeşitli endüstriyel faaliyetler sonucunda ortaya çıkan kokular daha fazla dikkati çekmeye başlamıştır.

 

Koku, gaz kirleticilerin neden olduğu bir çevre kirliliğidir. Kokuya neden olan gaz atıklar, yörede yaşayan nüfus üzerinde olumsuz etkilere yol açmaktadırlar. Son yıllarda koku problemi nedeniyle şikayetler giderek artmaktadır.

 

Bu projede, İzmir şehrindeki endüstriyel kaynaklı koku emisyonlarının şiddetleri araştırılmıştır. Çalışılan endüstriyel faaliyetler, kentsel alandaki tekstil, tütün, gıda, hayvan yemi, et ve kemik unu işleme, tavuk çiftlikleri ve kümes hayvancılığı, zeytinyağı ve diğer bitkisel yağ çıkarma faaliyetleri ve bunların rafineleri ve evsel atık su arıtma tesisidir. Bu endüstrilerin çoğu, kentte yaşayan insanların koku şikayetleri esas alınarak seçilmiştir.

 

Kokulu gaz örnekleri özel plastik (nalofan) torbalar içine alınarak Dokuz Eylül Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü olfaktometri laboratuvarına getirilmiş, bunların olfaktometrik analizleri 24 saat içerisinde, VDI 3881 ve CEN (Committee Europeen de Normalisation) standartlarında (prEN 13725) (CEN,1999) tanımlanan prosedür takip edilerek yapılmıştır.

 

Emisyon ölçümlerinin sonuçları projede sunulmuştur.


 

Değişik Arıtma Çamurlarının Evsel Organik Katı Atıklarla Birlikte Simüle Anaerobik Biyoreaktörlerde Arıtılabilirliği

 

Projeyi Yapan: Zeyno Yılmaz

Proje Yürütücüsü: Prof. Dr. Delya Sponza

 

ÖZET: Katı atıkları anaerobik arıtmak amacıyla üç adet laboratuar ölçekli biyoreaktör kullanılmıştır. Bu çalışmada endüstriyel arıtma çamurlarının ve kanalizasyon çamurunun evsel organik katı atıklarla birlikte parçalanması KOİ, bikarbonat alkalinitesi, uçucu yağ asidi, metan miktarı, BOİ5, TOC, amonyum azotu, nitrit azotu, nitrat azotu, pH ve anaerobik toksisite parametreleri göz önüne alınarak incelenmiştir.

 

Boya endüstrisi arıtma çamuru ve evsel organik katı atıkların simüle anaerobik biyoreaktörlerde arıtımıyla ilgili yapılan çalışmada aşağıdaki sonuçlar elde edilmiştir.

 

Arıtma çamuru : evsel organik katı atık = 1 : 1 olan reaktörde ve arıtma çamuru : evsel organik katı atık = 2 : 1’de, %100 evsel organik katı atık içeren reaktöre kıyasla KOİ azalma hızı daha düşük bulunmuştur. Endüstriyel çamur ilavesinin fazla oluşu simüle biyoreaktörlerde ayrışma hızını yavaşlatmaktadır. Katı atık simüle biyoreaktörlere  endüstriyel çamur ilave edilmesi, pH açısından biyoreaktör verimine olumsuz bir etki yapmamaktadır. NH4-N değerleri bu tür endüstriyel çamurların evsel katı atıklarla birlikte biyoreaktörlerde depolanmasına bir engel teşkil etmemektedir. Metan yüzdeleri açısından endüstriyel çamur ilave edilen biyoreaktörlerde, %100 evsel organik katı atık içeren reaktöre kıyasla  bir azalma görülmüştür. Çalışma sonuçları, endüstriyel çamur ilave edilen biyoreaktörlerde BOİ5 azalmasının daha yavaş seyrettiğini göstermektedir. Endüstriyel çamurların az da olsa ağır metal içermeleri anaerobik şartlarda önemli ölçüde toksisite meydana getirmiştir.

 

Kanalizasyon çamuru ve evsel organik katı atıkların simüle anaerobik biyoreaktörlerde arıtımıyla ilgili yapılan çalışmada aşağıdaki sonuçlar elde edilmiştir.

 

Organik içerikli evsel katı atıklarla kanalizasyon çamurunun simüle bioreaktörlerde birlikte parçalanmasının KOİ konsantrasyonunun azalmasında olumlu etkisi olduğu görülmüştür. Çamur eklenen biyoreaktörlerin NH4-N konsantrasyonları işletme periyodu boyunca %100 evsel organik katı atık içeren biyoreaktörden yüksek olmuştur. Buna ek olarak kanalizasyon çamuru : evsel organik katı atık = 3 : 1 olan biyoreaktörün NH4-N konsantrasyonunun, kanalizasyon çamuru : evsel organik katı atık = 1 : 3 olan biyoreaktörden daha yüksek olduğu görülmüştür. Metan oluşumu ve metan yüzdelerindeki değişiklikler, kanalizasyon çamuru eklenen biyoreaktördeki parçalanma sona erdiğinde %100 evsel organik katı atık içeren biyoreaktörde parçalanma periyodunun devam ettiğini göstermektedir. Ölçülen TOC sonuçları, başlangıçta kanalizasyon çamuru ile organik içerikli evsel katı atıkların birlikte yerleştirilmesi ile bu atık karışımının hızla parçalanmaya başlamasının ardından yüksek konsantrasyonlarda organik karbon salınımı gerçekleştiğini göstermektedir. Kanalizasyon çamuru : evsel organik katı atık = 3  : 1 olan biyoreaktördeki karbon miktarındaki azalma ve atık miktarındaki azalma çok yüksek seviyelerdedir.


 

Atatürk Organize Sanayi Bölgesi Atıksu Arıtma Tesisinde Katı Madde Dengesinin İncelenmesi

 

Projeyi Yapan: Gözde Akgün

Proje Yürütücüsü: Prof. Dr. Ayşe Filibeli

 

ÖZET: Bir arıtma tesisinde katı madde, hidrolik ve organik yüklemede olabilecek olası artışların tahmin edilebilmesi ve tesisin ona göre tasarlanması için katı madde dengesinin hesaplanması gerekmektedir. Buradaki ana prensip “bir arıtma tesisine giren atık miktarı ; her zaman çıkan atık miktarıyla eşit olmalı”dır. Bu prensip, arıtma tesisindeki proses kontrol programında oluşabilecek herhangi bir problemin belirlenmesinde ve çözümünde kullanılabilir.

 

Yoğunlaştırıcı, çürütücü veya susuzlaştırıcı gibi çamur ünitelerinden ; çamurun işlenmesi sonucunda yüksek konsantrasyonda kirlilik içeren atık geri döngü suları (filtrat ve supernatant) oluşmaktadır. Bu geri döngü akımları; katı madde, hidrolik ve organik yüklemede; arıtma tesisinin tasarımı ve işletilmesi aşamalarında mutlaka dikkat edilmesi gereken artışlara sebep olurlar. Bu atıksular geri devrettirildiği zaman, ya tesis başına verilmeli ya da tesise giren ham atıksu ile karıştırılarak arıtma sistemi içinde arıtılmalıdır. Ancak supernatant ve filtrat sularının, özellikle biyolojik arıtma ünitelerinde şok yükleme etkisi yapmaması için belirli miktar ve özelliklerde tesise verilmesi gerekmektedir.

 

Katı madde dengesinin oluşturulmasının amacı ; katı madde , hidrolik ve organik yüklemede olabilecek bu artışların tahmin edilmesini ve tesisin ona göre tasarlanması ve işletilmesinin sağlanmasıdır.

 

Herhangi bir sistemde kütle denkliği hesaplarının başlangıç noktası o sistemde sabit bir kontrol hacmi belirlemek ve sistem sınırlarını oluşturmaktır. Seçilmiş olan uygun kontrol hacmi içerisindeki her reaktant ve ürün için giren, çıkan, üretilen ve kullanılan miktarlar dikkatle izlenerek kütle denkliği hesaplanmalıdır.

 

Bu bitirme projesi kapsamında ; Atatürk Organize Sanayi Bölgesi Atıksu Arıtma Tesisi’nin beş farklı noktasından alınan atıksu numunelerinde KOI, BOI, AKM ve UAKM analizleri ; üç farklı noktadan alınan çamur numunelerinde ise % KM ve % UKM analizleri yapılmıştır.Bu analizler doğrultusunda tesis için katı madde dengesi hesaplanmıştır.


 

Atrazin İçeren Atıksuların UASB-CSTR Reaktörlerde Arıtılabilirliği

 

Projeyi Yapan: Selin Ece Öncer

Proje Yürütücüsü: Prof. Dr. Delya Sponza

 

ÖZET: Atrazin (2-chloro-4-ethylamino-6-isopropylamino-1,3,5-triazine) tarımsal ve endüstriyel faaliyetlerde zararlı otların kontrolü için sıklıkla kullanılan triazin grubundan klorlu bir herbisittir. Atrazinin tarımda, özellikle mısır üretimindeki olumlu etkisinden ve aynı zamanda ekonomik oluşundan dolayı kullanımı çok yaygındır. Bu pestisidin akut ve kronik etkilerine bakılacak olursa; insanlar ve hayvanlar üzerinde toksik bir kimyasal olduğu bilinmektedir. Atrazin cilt, ağız ve solunum yoluyla bünyeye alınabilmektedir. Atrazinin çevresel etkileride aynı derecede fazladır. Çalışılan anaerobik-aerobik seri bağlı sistemde sentetik atıksuda çözünmüş olan belirli konsantrasyonlardaki atrazinin giderimi gerçekleştirilmiştir. Anaerobik sistem için yukarı akışlı çamur yataklı reaktör kullanılmıştır. Atıksu arıtımında birçok avantajıda yanında getiren bu sisteme ek olarak aerobik şartlarda çalışan CSTR rektörde verimi daha arttırmak amacıyla kullanılmıştır. Gerekli ortam koşulları ayarlanarak sistemde atıksu arıtımı yapılmaya başlanmıştır. Öncelikle sisteme toksik madde verilmeksizin nutrient olarak 3000 mg/L’lik glükoz kullanılarak anaerobik mikroorganizmaların ortama aklimivne olmaları sağlanmıştır. Daha sonra ise 20 mg/L dozdan  başlanarak 60 mg/L’ye kadar artan dozlamalarla  sisteme atrazin yüklemesi yapılmıştır. Sonuçta artan atrazin dozlamalarına karşılık ortalama % 70-75’e varan verimlerin elde edildiği görülmüştür. Yapılan çalışmalar sonucunda tarımsal yada endüstiyel üretimin sonucunda oluşan ve bol miktarda nutrient ve atrazin içeren atıksuların arıtımı için bu bileşik sistemlerin kullanımı önerilebilmektedir.



Buhar Kazanları ve Açık Çevrimli Soğutma Kulelerinde Su Islahı

 

Projeyi Yapan: Akın Baş

Proje Yürütücüsü: Öğr. Gör. Dr. Zihni Yılmaz

 

ÖZET: Özellikle endüstrilerin saf buhar ve soğutma suyu ihtiyacını karşılamak üzere dizayn edilmiş buhar kazanları ve soğutma kuleleri sistemlerinde, suyun içinde bulunan mevcut safsızlıkların yol açtığı kötü etkiler, Çevre Mühendisliği eğitim sürecinin son aşamasında hazırlamış olduğum bitirme projesinin konusu olarak seçilmiştir.

Genel olarak iki bölümde düşünülen bu çalışmanın, birinci bölümünde suların niteliğini belirleyen tanımlarla birlikte, buhar kazanlarında su ıslahı konusuna yer verilmiştir. Ancak Çevre Mühendisliğiyle doğrudan ilgisi olan yanma ve yanabilirlik konusu bu bölümün devamı şeklinde düşünülerek, konunun sonunda ayrıca incelenmiştir.

İkinci bölümde ise, açık çevrimli soğutma kulelerinin çeşitleriyle birlikte, sudan kaynaklanan mevcut problemler ve bunların çözümleri anlatılmıştır. Bu konuların seçilmesindeki en önemli gerekçe, su kimyasallarıyla ilgilenen sektörlerin son yıllarda bünyelerinde Çevre Mühendislerini de görmek istemelerindedir. Dolayısıyla bu çalışmanın Çevre Mühendisliği eğitimi sonrası, bu alanda çalışmak isteyen arkadaşlara, yararlı olacağı kanısındayım.


 

Evsel Nitelikli Atıksuların Arıtılmasında Kesikli Sistemleri ve Sürekli Sistemlerin Kıyaslanması

 

Projeyi Yapan: Ayşe Postalcıoğlu ve Ebru Zilayaz

Proje Yürütücüsü: Prof. Dr. Adem Özer

 

ÖZET: Çevre mühendisliği uygulamalarının en başında gelen konulardan biri olan evsel nitelikli atık suların arıtılmasında sürekli veya kesikli sistemler uygulanmaktadır.Bu tez kapsamında incelenen kesikli sistemler son yıllarda yaygın uygulama alanları bulmuştur.

 

Bu tez kapsamında,5000 kişilik bir yerleşim birimi için,yörenin evsel nitelikli atıksularının biyolojik olarak arıtımı amacıyla kesikli sistemler incelenmiş ve sürekli sistemlerle kıyaslanmıştır.Konu kapsamında ardışık kesikli reaktörler ve uzun havalandırmalı aktif çamur sistemi incelenmiş,tasarımları yapılmıştır.Öncelikle bu iki sistem hakkında genel bilgiler verilmiş,ardından her iki sistem için süreç tasarımı yapılmıştır.Elde edilen sonuçlara göre sistemleri kıyaslaması yapılmıştır.Tasarlanan bu iki sistemin kıyaslamaları;sistemlerin işletme verimlerine,kullanılan havalandırıcı ekipmanlarına,kullanılan bu ekipmanların ilk yatırım ve işletme maliyetlerine göre yapılmıştır.Ayrıca araştırma kapsamında çeşitli ilgili firmalardan alınan fiyat listelerinden ve katologlardan elde edilen bütün alternatifler de ek olarak sunulmuştur.


 

Sintine Atıksuyu ve Arıtı

 

Projeyi Yapan: Sabahat Üstün

Proje Yürütücüsü: Yard. Doç. Dr. Deniz Dölgen

 

ÖZET: Sintine atıksuyu gemilerin makine dairelerinde biriken mazot, yağ ve su karışımı olup kontrol edilmemeleri halinde önemli bir deniz kirliliği kaynağıdır. Deniz kirliliğinin önlenmesi amacıyla 1973 yılında yürürlüğe konulan MARPOL73/78 sözleşmesi (Denizlerin Gemiler Tarafından Kirletilmesinin Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşme) ile sözleşmeyi imzalayan ülkelerin limanlarına sintine atıksuyunu alan ve arıtan liman kabul tesislerinin yapılması zorunluluğu gelmiştir. Ülkemiz 24 Haziran 1990 tarihinde MARPOL73/78 sözleşmesini kabul etmiş, gerekli önlemlerin alınmasından ve takibinden sorumlu olmuştur. Bu anlayışla yakın zaman içerisinde başta limanlar olmak üzere ilgili tüm yerlerde sintine atıksuyunun kontrolü ile ilgili olarak (toplama, biriktirme, arıtma ve uzaklaştırma) uygun alt yapı sistemlerinin teşkili gerekli hale gelebilecektir.

 

Bu anlayışla sunulan projede sintine atıksuyunun fiziksel ve kimyasal yöntemler ile arıtılabilirliği incelenmiştir. Bu kapsamda, koagulasyon/flokulasyon/çökeltim (KFÇ), hava flatasyonu ve çökeltim yöntemleri kullanılmıştır. Sintine atıksuyunun özelliklerinin (pH, KOİ, TKM, AKM, renk, bulanıklık, yağ ) belirlenmesinin ardından Jar testi düzeneği kullanılarak kimyasal arıtılabilirlik çalışmaları yapılmıştır. Koagulant olarak alum, kireç, FeCL3, nişasta ve kaolin, flokulant olarak kaolin, nişasta ve polielektrolit kullanılmıştır. KFÇ işleminde 1 dakika hızlı karıştırma (koagulasyon), 45 dakika yavaş karıştırma (flokulasyon) ve 45 dakika çökeltim uygulanmış; çökelme sonunda üst sıvıdan numune alınarak pH, KOİ, TKM, AKM, renk, bulanıklık, yağ parametreleri ölçülerek arıtma performansı belirlenmiştir. Flotasyon işleminin etkisini incelemek amacıyla havalandırmalı flotasyon aparatı kullanılmış ve 30 dakikalık havalandırma sonrasında arıtılan sudan alınan örneklerin pH, KOİ, TKM, AKM, renk, bulanıklık, yağ analizi yapılmıştır. Son olarak, basit çökeltim işleminin performansını incelemek amacıyla Imhoff hunisi kullanılmış, 30 dakikalık çökeltimin ardından üst sıvıdan örnek alınarak pH, KOİ, TKM, AKM, renk, bulanıklık, yağ parametreleri ölçülmüştür.

 

Deneysel çalışmaların sonunda arıtma performansı KOİ, AKM ve Yağ-gres parametreleri esas alınarak değerlendirilmiş ve uygun arıtma alternatifleri ortaya konmuştur.



Biofiltrelerde Nutrient Giderimi

 

Projeyi Yapan: Mine Şahin

Proje Yürütücüsü: Prof. Dr. M. Necdet Alpaslan

 

ÖZET: Son senelerde evsel atıksu arıtımı kapsamında yapılan uygulamalar incelendiğinde biofiltre kullanımının giderek artmakta olduğu görülmektedir. Biofiltrelerin klasik arıtma süreçlerine kıyasla daha az alan gereksinimi göstermesi, önemli oranda nutrient giderebilmesi, mevcut sistemlere kolaylıkla entegre olabilmesi gibi avantajları bu talebi ortaya çıkarmıştır. Ayrıca reaktörün özelliğinden dolayı sistem toksik ve şok yüklemelere karşı daha az duyarlıdır. Farklı biofilm teknolojileri arasında akışkan yataklı sistemler ve batık-sabit yataklı filtreler en fazla uygulama alanı bulanlar olmuştur.

 

Hibrit Ardışık Kesikli Biofilm Reaktör (HAKBR) olarak isimlendirilen bu yeni teknolojide ise akışkan-yatak ve sabit-yatak biofiltre koşulları fiziksel filtrasyon işlemi ile tek bir reaktörde birleştirmektedir. İşletim ardışık (doldur-boşalt) olarak gerçekleştirilmekte, birbirini takip eden zaman dilimlerinde sistem once akışkan yatak, sonra sabit yatak olarak çalışmakta, son olarak ise çökeltim havuzu yerine aynı reaktörde yukarıdan aşağıya akış uygulanarak filtrasyon işlemi gerçekleştirilip, tek bir reaktörle tam arıtma sağlanabilmektedir.

 

Çalışmada sistemin performansının araştırılması ve optimum işletme koşullarının bulunması amacıyla bir pilot ölçekli model laboratuarda kurulmuştur. Bu model üzerine çeşitli testler uygulanmış, veriler toplanmış ve yorumlanmıştır.

 

Elde edilen sonuçlar önerilen HAKBR’lerin evsel ve endüstriyel atıksu arıtımında önemli bir seçenek olduğunu göstermektedir. Bu tesisler ile orta ve yüksek organik kirlilik içeren atıksular daha az alan kullanılarak ve daha yüksek verimle arıtılabilecektir. Bu tesisler belli düzeyde otaomatik kontrol sistemelerinin uygulanmasına ihtiyaç göstemektedir. Ancak günümüz gelişmeleri paralelinde artık otomatik kontrol sistemleri gerek maliyet, gerekse güvenilebilirlik olarak herhangibir dezavantaj olarak ortaya çıkmamamaktadır. Dolayısıyla sunulan araştırma kapsamında geliştirilen Hibrit Ardışık Kesikli Biofilm Reaktör (HAKBR) türü arıtma tesisleri gerek doğrudan, gerekse mevcut arıtma tesislerini iyileştirmek, kapasitesini ve verimliliğini arttırabilmek amacıyla kullanılabilecek iyi bir alternatif sistem şeklinde ortaya çıkmaktadır.


 

İzmir Yöresinde Bazı Şebeke ve Ticari İçme Sularının Kalitesinin Araştırılması

 

Projeyi Yapan: Kutay Karcı

Proje Yürütücüsü::Öğr.Gör.Dr. Zihni Yılmaz

 

ÖZET: Bu çalışma, İzmir su kaynaklarını araştırılması, bunların niteliğini belirleyen parametreleri ve bu parametrelerin birbiriyle olan ilişkilerini saptamak ve içme suyuna uygunluğu yönünden değerlendirmek amacı taşımaktadır. Öncelikle suyun insan yaşamı için önemi, içme suyu kaynakları, içme suyunun kalitesini belirleyen parametreler, içme suyuna olumsuz etki yapabilecek kirleticiler hakkında genel bilgiler verilmesi düşünülmüştür. Bu çalışma; uygulama alanı olarak seçilen İzmir’in bazı bölgelerindeki şebeke sularından ve bazı ticari içme sularından örnekler alınması, bunların ph, iletkenlik,toplam sertlik,kalsiyum,magnezyum, sodyum,potasyum,klorür,sülfat,bikarbonat,toplam organik karbon,inorganik karbon,toplam karbon parametreleri açısından laboratuar analizleri yapılması ve sonuçların değerlendirilip yorumlanmasıyla oluşturulmuştur.


 

Ödemiş Beldesi İçme Suyu Kalitesinin Değerlendirilmesi

 

Projeyi Yapan: Davut Gönen ve Gökçen Tamkan

Proje Yürütücüsü: Prof.Dr. Ayşen Türkman, Yard.Doç.Dr. Sevgi Tokgöz Güneş

 

ÖZET: Bilindiği üzere su yaşamın vazgeçilmez unsurlarından biridir. Nüfus artışı ve teknolojinin ilerlemesine paralel olarak dünya üzerine bulunan su kaynaklarının tüketimi ve kirletilmesi hızla artmaktadır. Bu kaynakların korunması amacı ile ulusal ölçekte belirlenen kriterler doğrultusunda her ülke kendi standartlarını belirlemiştir. Ülkemizde de içme suyu standartları TS 266 başlığı altında Türk Standartları Enstitüsü tarafından belirlenmiştir.

 

Bu çalışma  kapsamında yoğun tarımsal faaliyetleri bulunan İzmir-Ödemiş ilçesine içme suyu temin eden kuyu ve membalar  incelemiştir. Kuyulardan temin edilen suyun kalitesinin belirlenmesinde İller Bankası tarafından yapılan analiz sonuçları değerlendirilmiştir. Kuyulardan temin edilen suların TS 266 standartlarını sağladığı görülmüştür.

 

Memba suyunun analiz sonuçları olmamasına rağmen bu suların içme suyu kalitesi bakımından kuyu sularına oranla daha iyi olduğu düşünülmektedir. Yalnız membaları beslediği tahmin edilen Subatan ve Ayvacık havzalarında tarım faaliyetlerinde bulunulduğundan dolayı özellikle yağış başlangıcı olan eylül-ekim aylarında bu sularda pestisit kirliliğinden şüphelenilmektedir.

 

Bu amaçlar doğrultusunda farklı mevkilerden farklı zamanlarda numuneler alınmış, bazı analizler yapılarak su içme suyu kalitesi hakkında yorumlar yapılmıştır.


 

İçme Suyunda Klorla Dezenfeksiyon ve Alternatif Dezenfeksiyon Yöntemleri

 

Projeyi Yapan: Mehtap Evci

Proje Yürütücüsü: Yard. Doç. Dr. Enver Yaser Küçükgül

 

ÖZET: Su hayatımızın ayrılmaz bir parçasıdır. Suyun arıtılması insanın varlığı açısından hayati önem taşır. Günümüzde, dünyanın bir çok ülkesinde temiz ve güvenilir içme suyu ihtiyacı başlı başına bir sorundur. Endüstrileşmiş ülkelerde bu sorun teoride çözülmüşse de, bu uluslarda bile zaman zaman belirlenen normlardan sapmalar görülür.İçmesuyu arıtma tesislerinin ana kademelerinden olan dezenfeksiyon insan ve çevre sağlığı için arıtılmış suyun kalitesini belirleyen en önemli basamaktır.

 

Son 100 yıl içinde, klorun içme suyu arıtımında dezenfektan olarak kullanılmasıyla yaşam kalitesi iyileştirilmiştir. Dünya çapında klor, zararlı organizmalara karşı önemli bir engelleyici olarak kullanılmaktadır.

 

Son zamanlarda, su kaynaklarında görülen aşırı kirlilik, suyun arıtılmasında klorlama düzeyinin arttırılmasına sebep oldu. Dezenfeksiyon yan ürünlerinin sayısı da, su arıtımı işlemindeki artan klorlamanın sonucunda arttı.

 

İçme suyunda oluşan bu dezenfeksiyon yan ürünlerinin sebep olduğu sağlık riski açısından, dünyanın her yanından ülkeler bu konuyla özellikle ilgilenmektedir. Bu sorun, klorlanmış dezenfektan yan ürünlerinin oluşumlarının engellenmesi için alternatif dezenfeksiyon yöntemlerin aranmasını zorunlu hale getirmektedir.

 

Bu araştırma içme suyu arıtımında klorlamayı, klorlanmış dezenfeksiyon yan ürünlerinin oluşumunun engellenmesi için uygulanabilecek alternatif dezenfeksiyon yöntemlerini (UV dezenfeksiyonu,ozonla dezenfeksiyon, klordioksitle dezenfeksiyon, ön ozonlama vb) ve bu konuda yapılan çalışmaları içermektedir.Bu yapılan araştırmanın  sonucunda klor yerine bu alternatif yöntemlerin uygulanması sonucunda sağlığa zararlı daha az dezenfeksiyon yan ürünü oluşumu gözlenmektedir.


 

İzmir İç Körfez Sedimentlerinde Boyut Analizi ve Ağır Metal Dağılımı

 

Projeyi Yapan: Ferhan İçöz

Proje Yürütücüsü: Yard. Doç. Dr. Görkem Şirin

 

ÖZET: İzmir Körfezi uzun yıllardan beri evsel ve endüstriyel kaynaklarca kirletilmektedir. Önceki yıllarda yapılan çalışmalar, İzmir Körfezi’nde sadece deniz suyunun değil, sediment olarak adlandırılan dip çamurunun da organik kirleticiler ve ağır metaller bakımında oldukça yoğun kirlilik içerdiğini ortaya çıkarmıştır. Sunulan çalışmada, İç Körfez sedimenterinden (dip çamuru) alınan örneklerde ağır metal kirliliğini ve bu kirliliğin tane boyutuna göre dağılımı araştırılmıştır. İç Körfezde belirlenen 7 farklı  istasyondan sediment örnekleri alınmış,üst suyu ve katı fazı ayrılmıştır. Üst suyunda pH, iletkenlik, kimyasal oksijen ihtiyacı(KOİ), ve ağır metal içerikleri tespit edilmiştir. Daha sonra katı faz kurutulup 2 mm’nin altında 4 farklı fraksiyona indirgenmiştir. Bu fraksiyonlar; 2mm<F1<300 µm,  300 µm<F2<90 µm, 90 µm<F3<45 µm ve 45 µm <F4 olarak  ayrılmış ve bu fraksiyonlarda toplam organik karbon, kimyasal oksijen ihtiyacı, biyokimyasal oksijen ihtiyacı ve ağır metal (Cd, Zn, Ni, Pb, Cr, ve Cu ) konsantrasyonları tespit edilmiştir. Katı fazdaki organik kirlilik analizlerinde Ekstraksiyon Prosedür Metodu (EPA 1310),  ağır metal analizlerinde ise Asitle Ekstraksiyon (EPA, 3050 B) uygulanmıştır. Alınan örneklerdeki tane boyutu dağılımı ve belirlenen fraksiyonlardaki tane boyutuna göre organik kirleticilerin ve ağır metallerin dağılımı karşılaştırılmıştır. 


 

İçme Suyunda Kalıntı Aluminyum

 

Projeyi Yapan: Aylin Özman ve Derya Baytak 

Proje Yürütücüsü: Prof. Dr. Ayşen Türkman ve Prof. Dr. Davut Özdağlar

 

ÖZET: Aluminyum içme suyunda bulunan inorganik iz elementlerden biridir. Ham suda doğal olarak buluna aluminyuma ek olarak alum gibi aluminyum içeren  koagülantların içme suyu arıtımında kullanılmasıyla  arıtılmış suda aluminyum konsantrasyonu artar. Aluminyumun Alzheimer gibi nörolojik hastalıklara yol açtğı iddia edilmektedir. Klasik arıtma süreçlerinde suyun pH, bulanıklık, sıcaklık gibi özellikleriyle suda bulunan organik inorganik ligandlara bağlı olarak Al çeşitli değişimlere uğrar.

 

Aluminyum gideriminde kullanılan yöntemler şunlardır: Kimyasal çöktürme, ters ozmoz, elektrodiyaliz ve iyon değiştirme, havalandırma/stripping, kireçle yumuşatma, ultrafiltrasyon, kimyasal oksidasyon/dezenfeksiyon, granüler aktif karbon, toz aktif karbon, aktif alumina.

 

Bu çalışma kapsamında Ankara, Antalya, Edirne, Bursa, İzmit, İzmir (Bornova, Urla, Buca) ve İstanbul’dan alınan  içme suyu örneklerinde spektrofotometrik yöntemle aluminyum analizi yapılmıştır. Elde edilen sonuçlar yönetmelik standart değerleriyle karşılaştırılmıştır. Yapılan analizler sonucunda içme sularında bulunan değerlerin yönetmelik standart değerlerini aşmadığı tespit edilmiştir.


 

ISO 14000 Çevre Yönetim Sistemi İncelemesi ve Uygulaması

 

Projeyi Yapan: Deniz Akten

Proje Yürütücüsü: Prof. Dr. M. Necdet Alpaslan

 

ÖZET: Dünyada, hızla artan sanayileşmenin sonucu olarak çevre sorunları artmış ve doğal kaynakların tükeneceği gerçeği anlaşılmıştır. Halkın çevre konusunda bilinçlenmesi ve organize olarak baskı yapması, doğada kaybedilen değerlerin farkına varılması, devletin çevre düzenlemeleri ve politikaları sonucu firmalar Çevre Yönetim Sistemleri  uygulamalarına başlamışlardır. Bu uygulamalar çevresel problemlere fayda sağladığı gibi kalite maliyetini azaltıp pazar payını artırmıştır. Bu kapsamda oluşturulan uluslararası bir komitenin çalışmaları sonucu ISO 14000 standartlar serisi ortaya çıkmıştır.

 

ISO 14000 Çevre Yönetim Sistemi Standartları, kuruluşlara çevre ile ilgili amaçlarına ulaşabilmeleri için yardımcı niteliğinde olup, etkin bir çevre yönetim sistemi unsurlarını sağlamak amacıyla düzenlenmiştir. ISO 14001 ise belgeleme süreci ile ilgili olup, kuruluşların resmi çevre yönetim sistemi belgelendirme ya da kendi uygunluk beyanları için objektif bir şekilde denetimlerine esas oluşturacak yönetim sistem gereklerini tarif etmekte, çevrenin sosyo-ekonomik ihtiyaçlarla dengeli bir şekilde korunmasını amaçlamaktadır.

 

Bu çalışmada çevreyi ve kaynakları tahrip etmeyen gelişmiş teknolojilerin kullanımını teşvik ederek sürdürülebilir kalkınmayı hedefleyen, tüketiciyi bu yönde bilinçli ve duyarlı yapan ISO 14000 standartlar serisi, ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi ve belgelendirme süreci incelenmiştir.


 

Süt ve Süt Ürünleri Üretimi ve Temiz Üretim Teknolojileri

 

Projeyi Yapan: Özcan Özköse

Proje Yürütücüsü: Yard. Doç. Dr. Enver Yaser Küçükgül

 

ÖZET: Tez kapsamında “Süt ve Süt Ürünleri Üretimi ve Temiz Üretim Teknolojileri” konusunda çalışmalar yapılmış ve tipik çözümler sunulmuştur. Günümüz Dünya’sında sanayileşmenin artması, rekabet ortamının kızışmasına neden olmuştur. Gıda endüstrileri arasındaki rekabet ürün kalitesi ve güvenliği gibi konularda ön plana çıkmaktadır. Gün geçtikçe bu rekabet, kalite ve güvenliğin yanı sıra Toplam Kalite Yönetimi, HACCP ve EMS’lere de önem vererek piyasa paylarını arttırmaya çalışmaktadırlar. Temiz Üretim Teknolojileride tüm bu kalite ve güvenlik sistemleri ile paralel bir bakışla tesisin daha çevresel üretim yapmasını sağlayabilecek yöntemler sunmaktadır. Bu yöntemlerin başında doğal kaynakların optimum kullanımı, yenilenebilir enerji kaynaklarına önem verilmesi ve hat-sonu arıtımı yerine atıkların baştan engellenmesi gibi tipik önlemler almaktadır. Temiz Üretim; proses ve üretim aşamaları ile servis için bütünsel verimi arttırıcı, insanlara, canlılara ve çevreye getirebileceği riskleri azaltıcı bir çevre yönetim sistemi olarak açıklanabilir.

 

Temiz üretim teknolojileri, tesis içi ve tesis dışı geri dönüşler ve farklı kullanımlar uygulamayı öngörür. Tüm bu işlemler yapılırken ürün kalitesi ve güvenliği ön plandadır. Tüm bunların yapılabilmesi için yönetim kadrosundan işçi kadrosuna kadar herkesin belli bir koordinasyon içersinde çalışması ve eğitilmesi gerekmektedir. Çevre yönetim sistemlerindeki revizyon ile temiz üretim teknolojilerine geçiş mümkün olmaktadır.

 

Bölüm 1’de süt üretim aşamaları anlatılmış, bu süreçlerdeki girdi/çıktı diyagramları gösterilmiştir. Bölüm 4’te ise bu süreçlerde uygulanabilecek temiz üretim teknolojilerine örnekler ve tipik çalışma programları verilmiştir.


 

İnşaat Atıklarının Değerlendirilmesi

 

Projeyi Yapan: Tuna Tunalı

Proje Yürütücüsü: Prof. Dr. Ertuğrul Erdin

 

ÖZET: Gelişen dünya ve artan nüfus ile birlikte sürekli çalışan bir kol olan inşaat sektörü beraberinde büyük ölçüde atık getirmektedir. İnşaat atıkları miktar olarak çok fazla olmasıyla beraber oldukça yer kaplamakta ve insanların yaşam alanlarını daraltmaktadır. Bu denli büyük miktarda ve geri kazanılıp ekonomik bir değer olabilecek inşaat atıklarının düzensiz bir şekilde bertarafı bir kayıp olur.

 

Bu çalışma kapsamında inşaat sektörünün gelişimi ile birlikte günümüzde inşaat dünyası. Bina yol v.b. tüm inşaat alanlarında kullanılan malzemeler ve yıkım sonrası oluşan atıkların belirlenmesi. Madde türleri ve bilanço analizlerinin yapılması. Çevreci bir yaklaşımla atıkların tekrar kullanılması gibi yöntemlerle doğaya zararsız bir hale gelmesi. Değerlendirme esnasında kullanılabilecek ekipmanların belirlenmesi. Dünya’da bu konu ile ilgili yapılan çalışmaların incelenip irdelenmesi. İzmir ve Türkiye genelinde bilgi toplanıp uygulamaların değerlendirilmesi hedeflenmiş, konu ile ilgili literatür araştırması yapılmıştır.


 

Kırsal Yerleşim Alanlarında İkincil Arıtma Olarak Yapay Sulak Sistemlerin Kullanılması

 

Projeyi Yapan: Sabiha Aslan ve Burcu Yılmaz

Proje Yürütücüsü: Prof. Dr. Ayşegül Pala

 

ÖZET: Yapay sulak sistemler; doğal sulak ekosistemlerde bulunan ekolojik süreçleri kullanmak üzere tasarımlanmış bir teknolojidir. Bu sistemler; özel yerleştirilmiş yüksek yapılı organizmaların ve bitkilerin atıksu  ,ç,indeki organik maddeler  ve nutrientler ile beslendiği sazlık alanlardır.  Kirleticiler; temel bileşiklere, bitkilerin biyokütlelerine ve komposta dönüşürler. Yapay sulak alanlar için yaygın olarak kullanılan iki temel düzenleme bulunmaktadır :

a) Serbest su yüzey sistemleri (FWS) b)Yüzey altı akış sistemleri

 

Atıksu yapay sulak sistemlere gelmeden önce ön arıtmadan geçmelidir. Ön arıtma olarak Septik Tank (sızdırmasız) veya ön çökeltme havuzu kullanılabilir. Öngörülen bu arıtma sistemi, köylülerin alışık olduğu sulama ve tarla ekimi ile benzeşmektedir. Klasik arıtma sistemleri köylülere yabancı gelmektedir. Klasik arıtma sistemlerinde köylülere yabancı gelmektedir. Klasik arıtma sistemlerinde açığa çıkan CO2’nin yerini; Yapay Sulak sistemlerde O2  almaktadır. Bu sistemler, kendi kendini yenileyebilmeleri ve peyzaj bütünlüğü açısından da iyi bir alternatif oluşturmaktadır. Diğer arıtma teknolojilerinin çoğunun çok fazla enerji ihtiyacı, kimyasal madde ihtiyacı, yüksek bakım ve işletme masrafları ile işlemin karmaşıklığına göre deneyimli personele ihtiyacı vardır. Yapay sulak sistemlerin Türkiye’de ilk olarak Torbalı’da,Köy Hizmetleri Araştırma Enstitüsü tarafından seçilen örnek bir köyde yapay sulak sistem uygulanmaya başlanmıştır.Ancak çok yeni bir uygulama olduğundan verimi henüz düşüktür. Gelecekte Türkiye’deki tüm köylerde bu sistemin uygulanması önerilmektedir.



Marinalarda Atık Yönetimi

 

Projeyi Yapan: Gülsüm Demir

Proje Yürütücüsü: Yard. Doç. Dr. Deniz Dölgen

 

ÖZET: Günümüzde, hayat koşullarının getirdiği dinlenme ihtiyacı, denizleri turizm sektörünün en önemli parçası haline getirmektedir. Dünyada artan refah düzeyine paralel olarak, denizler bir eğlence ve dinlenme ortamı olarak artan oranda tercih edilmekte ve yat turizmi, başta Türkiye’nin de içinde bulunduğu Akdeniz Ülkeleri olmak üzere, birçok ülkede hızla gelişmektedir. Üç tarafı denizlerle çevrili olan ülkemiz; doğal güzellikleri, tarihi ve arkeolojik zenginlikleri, iklim koşulları, cazip fiyatları ve kaliteli hizmet anlayışı ile yatçılık dünyasında, en önemli merkezlerden biri konumundadır. Yat turizminin gerek dünyada, gerek ülkemizin de yer aldığı Akdeniz Havzası’nda giderek daha fazla tercih edilir duruma gelmesi, konuyla ilgili mühendislik çalışmalarında gösterilmesi gereken hassasiyeti arttırmaktadır. Yat turizminin temel bileşenlerinden olan marinalarda (yat limanı) verilen hizmetler ve yatçılık aktiviteleri sırasında, değişik özellikte ( petrol – yağ, tehlikeli sıvı atıklar, katı atıklar, atık su, vb. ) ve miktarda atık oluşmaktadır. Gerekli önlemlerin alınmaması halinde, bu atıkların deniz kirliliğinin artmasına yol açması kaçınılmazdır.

 

Marinaların denizle iç içe olmaları ve marinalarda gerçekleştirilen faaliyetler gereği, denizleri kirletebilmektedir. Ancak kirliliği en aza indirmek, hatta ciddi kirlilik önleme programları çerçevesinde tamamen ortadan kaldırmak; diğer bir deyişle “Temiz Marina” oluşturmak mümkündür. Sunulan çalışma kapsamında marinalardan kaynaklanan ve ekolojik dengeyi uzun ve kısa vadede etkilemesi kaçınılmaz olan kirliliğin kaynakları ele alınarak, marinalarda verilen hizmetler sonucunda oluşan ve yatlardan kaynaklanan atık su ve katı atıkların bertaraf edilmesi için yapılması gerekenler ve alternatif çözümler incelenmiştir. Marina ve yatçılık aktiviteleri sonucu oluşan atıkların çevreye zarar vermeyecek şekilde bertaraf edilmesini mümkün kılacak planlamalar üzerinde durularak marina işletmecilerinin ve yat sahiplerinin doğru uygulamalar konusunda bilgilendirilmsi için yapılabilecekler ortaya konmuştur.



Karasu Arıtımında Vakum Distilasyonu ve Zeolit Adsorbsiyonu

 

Projeyi Yapan: Bora İnceoğlu

Proje Yürütücüsü: Yard. Doç. Dr. Görkem Şirin

 

ÖZET: Atık suların adsorbanlar yardımı ile arıtılması uzun yıllardan beri uygulanan bir yöntemdir. Çalışmada zeytinyağı endüstrisinden alınan karasuyun vakum distilasyonunu takiben zeolit adsorbsiyonu ile arıtımı incelenmiştir. Zeolit, kirlilik kontrolünde olduğu kadar tarım ve hayvancılıkta da kullanılan ve iyon değiştirme, adsorbsiyon özelliklerine sahip olan doğal bir adsorbandır. Vakum distilasyonu ise çeşitli endüstrilerde farklı fiziksel ve kimyasal özellikteki fazların kaynama noktası farklılıklarından faydalanarak ayrımında uzun zamandır yaygın olarak kullanılmaktadır. Karasu yüksek katı madde içeriği sebebi ile  granül zeolit gibi geniş gözenekli ortamlardan bile zorlukla ve düşük verimle filtre edilebilmektedir. Bu sebeple çalışmada filtre edilmemiş karasu ve cam yününden filtre edilmiş karasu olmak üzere iki tip atıkla önce vakum filtrasyonu yapılmıştır. Özellikleri belli karasu ve distillatın KOI, TN ve KM değerleri belirlenerek arıtma verimi belirlendikten sonra, distillat zeolit filtre yatağından geçirilerek adsorbsiyonun etkisi incelenmiştir. Distillasyon çalışması ayrıca kademeli olarak ta gerçekleştirilerek, farklı işlem sürelerinde elde edilen distillat özellikleri kıyaslanmıştır.